• 10 Şub 2022

Pandemi Kabusu

Merhaba Ben Tülay

Esma, Arya ve Lina isimlerinde üç kız çocuğum var. Bir anne olarak bende sizinle bir şeyler paylaşmak istedim. 2020 yılının Mart Ayının güzel bir akşamı ailece oturduk yemek yiyoruz. Tv de haberler açık. Çinli bir vatandaş pazara gidiyor ve yemek üzere yılan alıyor ve afiyetle de o yılanı yiyor zevksiz insan. Yılan da vefatı öncesi bir yarasa yemiş :))) ülkeye Covid-19 virüsü yayılmış, halk hastalıktan kırılıyor ve suçlu yılan mı, yarasa mı yoksa Çinli vatandaş mı karar verilmeye çalışılıyor. Biz tabi ıyyy yılan yemek nedir falan diye yorum yaparken SON DAKİKA HABERİ geçiyor. 

Ekrandaki isim Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca açıklama yapıyor. Covid-19 virüsü ülkemizde bir vatandaşta tespit edilmiştir. O an eşimle biz korku dolu gözlerle birbirimize baka kaldık ( düşünün yani o andan itibaren aşk dolu bakışlar gitti yerini korku dolu bakışlar aldı. Artık eve geldiğinde eşimi değil de korona virüsünü karşılıyorum sanki ). Dışarıdan geliyor ya sonuçta :))

En büyük kızım Esma 14 yaşında o zaman. Kızın verdiği ilk tepki, umarım Türkiye’de de okullar tatil edilir oldu. Tamam, kızımda sınav kaygı rahatsızlığı var ve onu anlıyorum ama bilinmeyen bir hastalık için daha fazla kaygılanması gerekmez mi? :)) öyle değilmiş işte kaygı hastalığı. Kaygı olunca öyle her şeyden olmuyormuş. 

Neyse tabi Arya (3 yaş) ve Lina ( 2 yaş )her şeyden habersiz lay lay lom oynarken eşim kumandayı ben ve Esma telefonları elimize aldık. Eşim güncel haberlerden bir şeyler anlamaya çalışıyor. Ben telefonda araştırıyorum, hastalık nedir, nasıl bulaşır, nasıl önlem alınır vs vs. Esma’da whatsapp gurubunda sınıf arkadaşları ile toplu ayine geçmiş okul kapansın diye dua ediyorlar. Günler sonra da Pandemi ilanı ile tüm dünya virüsün eline düştü.

İşte hayatımızda değişiklik o anda başladı. Sonuçta 14 yaşında bir ergen, iki yaş sendromundan henüz çıkmamış üç yaşında bir kız ve 2 yaşında olan ve 2 yaş sendromunu dibine kadar yaşayıp yaşatan bir kız çocuk annesiyim. :)) Beni ne yıkabilir ki. Çocuklarımla ilgilenmek için çalışma hayatıma son vermiş ve kendimi onlara adamışım.  İlk üç yılın çocuk gelişiminde çok önemli olduğunu düşünenlerdenim. Dolayısı ile bende öz güven tavan. Bu üçlü beni delirtmeyi başaramadı, daha da delirmem derken Korona virüs tüm öz güvenimi yerlere serdi pas pas diye kullanıyor. :)))

Tabi hemen kendimi toparladım ve yeni kurallarımızı belirledim. Evimizin küçük balkonu (kapalı balkon) karantina bölgesi oldu. Kirli sepetleri içeride ve dışarıda diye ikiye ayrıldı. Market ürünleri ve Pazar malzemeleri önce oraya alınıyor ve dezenfekte edilince eve giriyor. Pazar malzemeleri sirkeli su ile yıkanıp öyle dolapta yerlerini alıyor. Sitemizin havuz, çocuk parkı ve kamelyasına gitmeyi, ev ziyaretlerini hayatımızdan çıkardık. Banyolardan biri sadece dışarıdan gelince biri de sadece evde kullanım alanı olarak belirlendi. Dışarıdan ekmek almak yok. Sonuçta yıkayamaz ve arınık edemem. Tabi bu kurallar bir süre sonra çok yorucu olmaya başladı. Kuralları koyan ben dayatan da ben olunca çiğnemem mümkün de değil. Gururuma yediremiyorum. :)))

Hanımlar sizi bir konuda uyarmam gerekiyor. Lütfen dua ederken cümlenizi iyi seçin. Daha önceleri eşime dırdır ederdim. Bize zaman ayır. Çocuklarla bunaldık. Seni özlüyorlar çok çalışıyorsun falan diye. Allah’ım inşallah bize zaman ayırır ben de rahatlar nefes alırım biraz diyordum. Duam kabul oldu ve tam kapanma geldi. Dua ederken ‘’ama’’ kelimesini kullanıp bize zaman ayırsın ama burnumuzdan gelene kadar gezelim eğlenelim demeliymişim. Top yekûn dört duvara hapsolduk. 

Uzaktan eğitime geçilmesi ile kızım kafasına göre msj atıp yiyecek ve içecek siparişi vermeye başladı bana. Anne su getir, anne çerez var mı, anne sandviç yapsana, anne akşama değişik bir yemek yapsana falan derken sonunda beni çıldırttığı bir anda odasına daldım. Cafede mi oturuyoruz kızım diye bağırırken PC den Tülay Hanım dersteyiz uyarısı yapan öğretmene çocukların kahkaha sesleri eşlik etti. Rezil olduğumla kaldım )))Eşim sürekli belgesel kanalları açıyor ve küçük kızlarım da çizgi film aç diye ağlıyorlardı. Kavgalar başladı. Yani bir arada olalım diye dua ettiğimiz ailemiz Rusya Amerika gibi oldu. 😊)))

Kendi odalarında oynamaktan sıkılan kızlarım, zamanla evi talan etmeye başladılar. Markete gitmeyi bile ne kadar özledilerse, buzdolabını market, yemek masasını koltuk, saklama kaplarını davul yapmaya başladılar. Ev yaşamımızdaki kuralların emaresi bile okunmuyordu artık. 

Antalya’da yaşıyoruz. Yazın deniz diğer mevsimlerde de hava koşulları uygunsa piknik mangaldayız. Çocukların enerjilerini harcamaları için en uygun alanlar buralardı bizim için. Arya ben pikniğe gitmek istiyorum diye ağlamaya başlayınca bir gün dayanamadım. Hadi giyinelim pikniğe gidiyoruz dedim. Piknik sepetini hazırladım, elektrikli mangalı da alıp balkona çıktım. Baktım eşim ve büyük kızım saçmalama rezil oluruz diyor ve balkona çıkmıyorlar, orta sehpayı kaldırıp piknik örtülerini salona serdim. Kızlar keyiften dört köşe oldular. Ben bir yandan balkonda kebap yapıyorum bir yandan da güvenlik şikâyet için ararsa nasıl cevap veririm diye kuruyorum içimde. 

Sonuçta hakim, savcı, doktor, polis, profesör, iş insanları falan, site halkını bunlar oluşturuyor. Neyse ki şikâyet gelmedi. Sadece komşulardan birisi kokuya gel kokuya diye seslendi :):) Adanalı biri olarak mangal konusunda sınır tanımıyoruz. Haberlerde mangal yasağı var diye, göle açılıp kayıkta mangal yapan Adanalı vatandaşı izlemişsinizdir. Yine de bu eylemi bir kez yaptım. 

Bir gün eşime dedim ki hikâye kitapları alalım kızlara okuruz. Entel aktivite )) neyse kitaplar geldi. Ortanca kızıma hamileyken çok kitap okudum. Ondan mı bilmiyorum ama o kızım kitaplara düşkün. En küçük kızım da kitapları yaladı yuttu. Deyim olsun diye demiyorum. Kız bildiğiniz kitapları yedi. En son çare tüm kitapları kaldırmak oldu. 

Kapanma bitip kısıtlamalara gelince, ne yapalım diye düşünürken, kızları antik kent gezilerine çıkarmaya karar verdik. Antalya ve civarında tüm antik kentleri gezdik. O dönemde yurt dışı geliş yasakları vs derken bu alanlar çok sakindi. Nasıl sıkılmışsak evde kalmaktan, Termesos Antik Kentini, yanımızda 14 yaşında dağda su almak için market arayan bir ergen, iki küçük kızla tırmandık. Keçi gibi tırmanmış olmamız bizi bile şaşırttı. En sonunda gezecek antik kent de kalmayınca ve yorulunca evde kalma fasılları geri geldi.

Çocuklar inanılmaz şekilde değiştiler. Kurallar yok oldu. İstedikleri zaman uyanıp istediklerinde uyumaya başladı. En büyük kızıma kızıyorum maskesiz çıkma diye, o sırada ekranda psikolog açıklama yapıyor, çocuklarınıza baskı uygulamayın, okul ve arkadaşlarından uzak kalmak onları etkiledi vs diye. Minikler duvarları yazı tahtasına çevirdi ve her yeri boyuyorlar. Tam bağıracağım, uzman pedagog sözü geliyor aklıma, duvar boyayan çocuklar kısıtlanmamalı vs diye. Şişmişim içimi dökmek için annemi arıyorum, eee çocuk onlar. Uzmanlar bangır bangır bağırıyor, çocuklara bağırmayın kızmayın diye söyleniyor kadın bana. Babam geliyor, yahu bu çocuklar ne kadar yaramaz böyle diyor. Biz zamanında gözünüze baksak yerinizden kalkmazdınız diye veriyor bana gazı. Başlıyorum ben de yapmayın etmeyin diye miniklere söylenmeye. Sert falan bakıyorum korkar laf dinlerler diye ama bana mısın demiyorlar. Bu sefer babam başlıyor söylenmeye. Çocuklar hep evin içinde. Sizin gibi sokak görerek büyümüyorlar. Bu kadar kızma diye beni azarlıyor. Resmen devrelerimle oynuyor. Üstüne bir de uzmanları dinleyin araştırın biraz demez mi!!!  O anda duvarlardan duvar beğeniyorum başımı vurmak için. Uzmanlar da uzmanlar. Yahu kim bu uzmanlar diye isyan edesim geliyor tabi edemiyorum. 

Öyle ya da böyle iki yıl geçti aradan. Kızlarım maske ve mesafe konusunda çok duyarlı. Evi talan etme konusunda kendilerini geliştirdiler ve duvar boyamayı bırakıp koltuklara resim çizmeye başladılar. )))))

Hayatımda iyi yönde değişen şeylerden birisi de, yeni evli olan pilot ve hostes komşumuzun artık TV sesi kısar mısınız diye aramıyor olmaları. Sinirin tavan yaptığı bir anda aradıklarında, kardeşim yatak odanı genişletmek için duvarı incelettiniz. Es kaza kafanı duvara çarpsan salonumdan çıkacaksın deme cesaretini gösterebilmiş olmamdır. 

Aslında öğrendim ki sevdiklerinle bir arada olmak paha biçilemez. Uzman psikolog ve pedagoglara saygım sonsuz. Kesinlikle kulak verdiğim çok bilgi olmuştur. Ancak hayatın bir de doğal akışı vardır. Sosyal ve ekonomik imkân gerçeği var bu ülkede. Mükemmel olmaya çalışmayın hanımlar. Mükemmel anne baba veya çocuk yok. Sevgi saygı ve sabır diye bir gerçek var. Sevgi ile onları sakinleştirebilir, saygı göstererek anlaşabilir ve sabırla tüm zorlukları aşarsınız. Mükemmel çocuk değil sevgiyle büyümüş çocuklarınız olsun. 

Son olarak deneyimlerimizi paylaşma şansını veren site sahiplerine teşekkür ederim. Çok eğlenceli ve sıkmadan bilgilendiren bir platform olmuş. 

 

Sosyal Medyada Paylaş